Cenaze namazından sonra taziyeler bitmiş kalabalık dağılmaya başlamıştı, zaten öyle pekte kalabalık olmamıştı. Merhumun ailesi, akrabaları ve bir kaç yakın dostu.
Hayatının ilk 40 yılında çok çalışmıştı Hüseyin usta, dükkanını büyütmüş, evine ailesine iyi bakmış, 2 çocuk yetiştirmiş, ilerde çocuklarım rahat etsin diye kendi oturduğu ev dışında her iki çocuğuna da ayrı ayrı birer ev almıştı. Biraz da birikmiş parası vardı vardı bankada, kefen parası olsun diye.
40 yaşındaki Hüseyin usta herkesin gıpta ettiği varlıklı sayılabilecek biriydi. Dokuma tezgahları konusunda uzmandı, işini iyi yapar, bütün piyasa onu tanırdı.
45 yaşında ölen Hüseyin ustanın ise hiç bir şeyi yoktu, kefen parasını bile belediye karşılamıştı.
Bir insan hayatını 5 yılda nasıl bu kadar mahvedebilirdi?
*****
Cenaze arabasıyla mezarlığa doğru giderken ağlamaktan kan çanağına dönen gözlerini silmek için kocaman kara gözlüklerini bir kez daha çıkardı Aslı.
Bu beklenmedik ölüm en çokta onu sarsmıştı. 24 yaşındaydı, evli ve 1 çocuk annesiydi, hayat denen yarışmaya İstanbul’dan katılıyordu.
Polis kayıtlarına Trafik kazası olarak geçmişti babasının ölümü, ama yinede kimse bilmiyordu neden kaza yaptığını, acaba alacaklılardan mı kaçıyordu yoksa canına kast etmek için bile bile mi sürmüştü o koca çınarın üzerine. Mobese kayıtları intihar diyordu.
***
40 yaşında tanışmıştı Hüseyin usta kumar denen illetle, önceleri çayına çorbasına oynanan oyunlar zamanla borç senedine oynanan oyunlara dönüşmüştü.
İlk olarak evler satıldı tek tek kumar borcu yüzünden, dükkanı ipoteklemesi de sonun başlangıcıydı, 40 yılda kazandığını 5 yılda tüketmişti…
Çok hırslı bir yapısı vardı Hüseyin ustanın, kumar masasına sadece “bir el” diye oturur, o kaybettiği parayı geri kazanabilme umuduyla sabaha kadar kalkamaz ve yüz katını daha kaybederdi.
Öyle bir şeydi işte kumar masası, insan kaybettikçe kaybediyor, kaybettiklerinden vazgeçemedikçe daha da batıyordu. Kumar masasında kazanmanın tek yolu o masadan kalkmaktı ama o güne kadar kaybettiklerini sineye çekebilecek kaç kişi vardı ki dünyada?
Kaybettiğini kabullenemeyenlerin oyunuydu kumar ve kaybettiğini kabullenemedikçe daha çok kaybetmekten başka çaren yoktu, aslında tek kural buydu.
Sonra birden kendi hayatını düşünmeye başladı Aslı. Çok mutsuz bir evliliği vardı. Herkes gibi o da ilişkiye başlarken bir kumar oynamıştı aslında. Çünkü aynı çatı altında yaşamadan bir kişiyi gerçekten tanımanın imkanı yoktu.
Evlenmeden önce her gün yollarına güller döken kocası daha ilk seneyi çıkaramadan olabildiğince ilgisizleşmiş, hiç bir şeyi umursamayan, kaba saba bir adama dönüşmüştü. Hatta bir kaç defa alkollüyken el de kaldırmıştı Aslı’ya.
Aslı bu ilişkiye gençliğini, sevgisini, parasını, her şeyini yatırmıştı ama sürekli kaybediyordu, hiç kazanamıyordu. Ha bugün ha yarın, her şey değişecek, yeniden mutlu olacağız diye taviz üstüne tavizler veriyordu, evliliğini kurtarmak için çabaladıkça iyice küçülüyordu, kocasından yediği dayakları bile kabullenmeye başlamıştı.
Tıpkı kumar masasındaki bir kumarbaz gibi kaybettiklerini geri kazanmak uğruna masaya sürekli gururunu, onurunu, zamanını sürüyordu ama hep kaybediyordu, hep daha fazla kaybediyordu. Kazanma ihtimali hiç yoktu, çünkü kumarda her zaman kasa kazanırdı.
Aslında tek çaresi olduğunu o da biliyordu, bugüne kadar masada kaybettiği her şeyin üzerine bir bardak su içip kalkabilmek. Aksi takdirde kaybetmeye devam edecekti. Babası bunu yapamadığı için battıkça batmıştı, kaybettiğini kabullenememişti asla, peki onun sonu ne olacaktı? O da babası gibi kaybedeceği hiç bir şey kalmayıncaya kadar kaybedecek ve sonunda intihar mı edecekti?
İşte tam o anda kafasına dank etti Aslı’nın!
Hayır, babasının onlara yaptığı kötülüğü o kendi kızına yapmayacaktı, artık o masadan kalkmanın vakti gelmişti, çünkü o bir kumarbaz değildi…
Kocası zaten çok ilgisizdi, doğru dürüst eve bile gelmiyor geldiğinde de alkollü oluyor, kavga çıkarıyor birde üstüne Aslı’yı dövüyordu.
Aslı kararını vermişti, hemen eşyalarını toplamaya başladı, bu masada oturduğu sürece daha fazla kaybedeceği kesindi.
2 yaşındaki kızını da alıp eşyalarıyla beraber annesinin evine döndü.
Evlendiğinden beri çalışmıyordu, ama tekrar bir iş bulması o kadar da zor olmadı. Arayan bulurdu…
Kocası pişman olup bir iki kez kapısına dayansa da o fikrini hiç değiştirmedi, eğer geri dönerse kocası 1 hafta 10 gün kadar uslu duracak ondan sonra her şey yine eski haline dönecekti, çünkü biliyordu huylu huyundan vazgeçmezdi, bunu daha öncede yaşamıştı, kararından vazgeçmedi…
***
Aslı kumar masasından kalktığından beri şansı dönmüştü. Orta ölçekli bir firmada telefonlara bakıyor, sekreterlik yapıyordu, kızına annesiyle beraber bakıyorlardı.
Birde yeni bir çocukla tanışmıştı bu iş yerinde, adı Kerem’di :))
O da evlenip boşanmıştı, yaşı Aslı’dan biraz büyüktü ama Aslı’nın gözünün içine bakıyordu. Gayet mülayim, efendi, işinde gücünde bir adamdı. Aslı’da ona karşı boş değildi…
***
5 yıl sonra bir pazar sabahı gazetedeki bir haber ilişti Aslı’nın gözüne, eski kocası Aslı’dan sonraki karısını aşırı alkollüyken döverek hastanelik etmiş ve üçüncü sayfaya haber olmuşlardı.
Haline bir kez daha şükretti Aslı ve aynı anda mutfaktan Kerem’in bağırdığını duydu, aşkıımm hadi ufaklığı da alıp gelin artık, kahvaltı hazııırrr…
***
Aslı bir kumarbaz değildi ve bu yüzden kazanmıştı…
Bir yanıt yazın