Bir insanın kendine yapabileceği en büyük kötülük Mutsuz olmaktır.
Mutsuzluk insanı hasta eder, erken yaşlandırır, yaşam kalitesini ciddi oranda düşürür.
Eğer bir insan mutsuzsa o andan itibaren ilk amacı, tek düşüncesi “bu durumu nasıl düzeltebilir ve nasıl yeniden mutlu olabilirim” olmalıdır.
Mutluluk kendi kendine gelmez, onu siz inşa etmelisiniz. Hayatta hiçbir şey yapmadan mutlu olmayı beklemek için ya çok saf ya da Polyanna olmak gerekir…
Çoğu Kişisel Gelişimci bunu söylemeye çekinir ama ben çekinmeden söyleyeceğim: Dünya zorlu bir yerdir. Evet, Dünya gerçekten zorluklarla, mücadelelerle dolu bir yerdir. Dünyada kötü insanlar vardır, kötülükler vardır, tehlikeler vardır, acılar vardır. Hem de çok vardır. Eğer mücadele etmezseniz ve karşılığını vermezseniz kimse size bir şey vermez, verse de çok kısıtlı bir süre için verir.
Evren bile size karşılıksız bir şey vermez, topraktan buğday istiyorsanız önce çapalamanız lazım, ekmeniz, biçmeniz, toplamanız lazım. Alın teri dökmeniz lazım. Sıcacık ekmeğinizi ancak ondan sonra yiyebilirsiniz.
Bir dağ başında yaşıyorsanız ve o akşam karnınızın doymasını istiyorsanız o gün belki de saatlerce avlanmanız lazım, belki de avlanırken ölüm tehlikesiyle defalarca burun buruna kalmanız lazım. Akşam yemeğinde masanızda ancak bu şekilde yiyecek sıcak bir şeyler olabilir.
Günümüz şartlarında ise eğer hiçbir şey yapmazsanız, hiçbir şey için çabalamaz, oturduğunuz yerden mutlu olmayı beklerseniz en iyi ihtimalle belki kötü insanlarla pek karşılaşmazsınız ama bu sefer de kendi hayatınızı kendiniz kuramadığınız ve yönetemediğiniz için başkalarına bağımlı olursunuz, onların doğrularını yaşamak, onların isteklerini yapmak zorunda kalırsınız ve bu da sizi mutsuz eder.
Eğer mutsuzsanız hemen düşünmeye başlayın, ben neden bu durumun içindeyim ve bu durumdan nasıl çıkabilirim.
“Asla yapamam, asla başaramam, şartlar buna uygun değil, benim elimde değil” dediğiniz an ise kaybettiğiniz andır.
Bir avuç şanslı azınlık dışında mutluluk kime altın tepsiyle sunulmuş? Emin olun onlar da hiç öyle uzaktan göründükleri kadar mutlu değiller. Öyle olsaydı çok zengin, çok başarılı, çok ünlü insanların intihar ettiklerini hiç duymazdık ama böyle olmadığını hepimiz biliyoruz. Demek ki mutluluğun sırrı sadece para, pul, şan şöhret de değilmiş.
Odağınız nerede olursa onu başarırsınız.
Sizin odağınız ne? Odağınız sadece içinde bulunduğunuz duruma isyan etmekte mi yoksa bunu nasıl değiştirebileceğinizde mi?
Odağınız artık değişmek ve mutlu olmak olursa sonunda mutlaka başarırsınız. Belki bugün, belki yarın ama eninde sonunda mutlaka hedefinize varırsınız. Odağınız her zaman çözümden yana olsun.
Başınıza kötü bir şey geldiğinde veya şu anda mutsuz olduğunuz bir durumun, bir hayatın içindeyseniz kendinize hemen şu soruları sorun:
1- Ben neden bu durumun içindeyim?
2- Bu durumu nasıl değiştirebilirim?
3- Nasıl mutlu olabilirim?
4- Ben kendim tek başıma, birey olarak neler yapabilirim?
5- Bu konuyla ilgili kimlerden destek alabilirim?
6- Bu konuyla ilgili kitaplar, yazılı dokümanlar var mıdır? Varsa bunlara nasıl ulaşabilirim?
Doğru soruyu soran doğru cevabı da en kısa zamanda mutlaka alır… Odağınız daima doğru soruyu sormakta olsun, şikayet etmekte, mızmızlanmakta, dert yanmakta değil.
Sadece karanlığa küfretmeyi bırakın ve nasıl bir mum yakabilirim, burayı nasıl aydınlatabilirim diye düşünmeye başlayın.
Mutluluk kimseye altın tepsiyle sunulmaz, eğer istiyorsanız gidip onu almalısınız.
Ve şunu asla unutmayın: Odağında ne varsa ona sahip olursun…
Bir yanıt yazın