Facebook’da son zamanlarda çok gördüğüm bir paylaşım var, sanırım moda olmuş yine bu aralar… :))
“Mutlu olmak istiyorsan beklentisiz yaşa”
“Mutlu olmak istiyorsan kimseden bir şey bekleme”
“Mutlululuğun sırrı beklentisiz yaşamakta” vs, vs, vs…
Belki bu düşünceye katılanlar için biraz sert olacak ama
“Üzgünüm, yok öyle bir dünya” :))
Hem nasıl olacak da beklentiye girmeyeceğiz? Taş değiliz ki biz, insanız!
En zor günümde en yakın arkadaşımın yanımda olmasını, bana destek olmasını beklemeyeceksem arkadaşlığa ne gerek var?
En mutlu günümde sevgilimin yanımda olup bu mutluluğu benimle paylaşmasını bekleyemeyeceksem sevgiliye ne gerek var?
Kırk yılda bir erken çıkmak istediğimde iş yerindeki arkadaşım beni birkaç saatliğine idare etmeyecekse iş arkadaşlığına ne gerek var?
Hasta olup yataklara düştüğümde ailem dediğim, eşim dediğim dediğim kişiler bana bir tas sıcak çorba yapmayacaksa aileye ne gerek var?
Tabii ki beklentiye gireceğiz, çünkü biz insanız, sosyal canlılarız. Diğer insanlarla iç içe olmak, karşılıklı iletişimde ve etkileşimde bulunmak zorundayız. Madem kimse kimseden bir şey beklemeyecekti o zaman Allah içimize neden birlikte yaşama, toplum olma, kendini bir gruba ait hissetme içgüdüsü koydu ki?
Hepimiz insanız ve birbirimize bağımlıyız, hatta bazı zamanlarda muhtacız.
Dolayısıyla beklentiye de gireriz, girmeliyiz. Aksi takdirde dünya yaşanmaz bir yer olurdu.
Önemli olan hiç beklentiye girmemek değil, ölçüyü tutturabilmek.
Hayat bir denge oyunu, hem de her kulvarda. Hiç beklentiye girmeden zaten yaşayamazsınız ama eğer beklentiyi abartırsanız da bu sefer gerçekten çok mutsuz olursunuz.
3-5 akşam iş yerinde mesaiye kaldım diye patrondan terfi beklerseniz sonucunda gerçekleşmeyeceği için mutsuz olursunuz.
Sevgilinizden tabii ki bazı beklentileriniz olacak ama tüm hayatını size göre yaşamasını, sizin yörüngenizde durmadan dönmesini, sizin sözünüzden çıkmamasını beklerseniz bir süre sonra yine mutsuz olursunuz, çünkü bu kadar büyük bir beklentiyi kimse uzun süre karşılayamaz.
Eşinizden, dostunuzdan, ailenizden tabii ki beklentileriniz olacak ama bu onların hayatlarını size endeksli, sizin için yaşamaları anlamına gelmemeli.
İş arkadaşınızdan tabii ki bazı beklentileriniz olacak ama bu onu istismar etmeye varmamalı.
Her zaman dediğim gibi, hayat bir denge oyunudur. Hem de her kulvarda.
Dengeyi tutturabilirseniz ne ala ama tutturamazsanız düşersiniz.
Ve çok önemli bir nokta daha;
En azından aldığınız kadar vermelisiniz de.
Sadece “bir keser” hep bana hep bana diyerek mutlu, mesut yaşamaya devam edebilir.
Sürdürülebilir dostluklar ve ilişkiler içinse “testere” gibi olmak gerekir; bir sanaa, bir banaa…
Beklentiye gireceğiz elbet, elbet isteyeceğiz bir şeyler ama biz karşıya ne veriyoruz? Biraz da onu düşüneceğiz…
Sevgi ve Saygılarımla…
Onur Tuna
Bir yanıt yazın